SELAMLAR ....
Sayfamıza sızan ağır havayı silkeleyip dağıtmanın zamanı geldi...
Bence artık Arnavutluk izlenimlerine başlayalım.Hikayenin başı için tıklayın.
***********
19 Ağustos,saat 14:00 teki yolculuğumuz için oğlumla nerdeyse 1,5 saat öncesinde otogardaydık.
Sanki gözümüzün önündeki otobüs bizsiz kalkıp gidecekmiş gibi yarım saat öncesinde koltuklarımıza yerleştik.Bir yandan da yolda aldığımız Burger King menüleri yemeye başladık.Ki bu bizim uzunca bir süre için yiyeceğimiz son yiyecekler olacaktı:))
*************
Otobüste bizden başka tek bir Türk yolcu vardı.Genç bir üniversite öğrencisi.Onun dışındakilerin çoğu 'pazarcı' tabir edilen bavul ticareti yapan Arnavutlardan oluşuyordu.Bir kısmı da Türkiye'de okuyan Arnavut öğrencilerdi.
****************
Otobüsün şoföründen muavinine kadar herkes Arnavutça konuşuyordu.Yani daha sınırlarımızın içindeyken kendimizi yabancı hissetmeye başladık.
*******
Otobüsün tv sinin bozuk olduğunu,internetinin çalışmadığını,tek bir film seçeneğinin olduğunu,sadece istendiğinde su servisinin yapıldığını ilerleyen saatlerde öğrenecektik.
Türkiye'deki ilk ve son mola yerimizde henüz tok olduğumuzdan yemek yemedik.Nasılsa Yunanistan molasında akşam yemeği yeriz diye düşünüp hayatımın hatasını yaptığımızı da acı bir tecrübe ile öğrenecektik.
*******
İşte meşhur İpsala...Türk gümrüğünden 10 dk.da geçince 'bu mu gümrük dedikleri,geçiverdik ' dedikten 5 dk.sonra Yunanistan tarafında dizili tur otobüsleri ile umutsuzluk saatleri başladı.
Oraya vardığımızda saat 18:00 di.Bizim otobüse sıra gelip te bizi mülteci muamelesi ile leş kokulu bir çöpün yanına dizdiklerinde saat 21:30 olmuştu.
Çantalar bagajdan çıkarıldı.Birkaçı,daha doğrusu 'pazarcı'ların çantaları aranıp bu işkenceye son veridi.O sırada bizler koca koca sivrisinek sürüsünün içinde debelenip duruyorduk.Arnavut öğrencilerden biri yanındaki 'kov'u bizlerle paylaşmasa sonuç korkunç olacaktı...
Sahi pis tuvaletler ve akmayan sulardan sözetmiş miydim???Böylece bir Avrupa Birliği ülkesinin gümrüğünden rahatlıkla geçip gittik.
********
Uzun süre yola devam ettik.Hava karardığından ve otobanda gittiğimizden en sonunda gece 00:00 da adını bilmediğim bir yerde ikinci molamızı verdik.
Açlığın ve yorgunluğun perişanlığına aldırmadan içeriye koştuk.Sonuç 5 euroluk iki peynirli poğaça ile bir masaya yığıldık.Çünkü etli birkaç sandeviç dışında hiçbirşey yoktu.
***********
Gece 04:00te Arnavutluk gümrüğünden sorunsuzca geçtik.Sabah 06:00 civarı 3. molamızı verdik.Kahvaltı kültürleri olmayan Arnavutların sabahı kahve ile geçiştirdiklerini,illa da birşeyler yemek isteyen olursa tercihlerinin pilav olduğunu da orada öğrendim:))
*************
Sanırım sabah 08:30 du oğlum babasıyla Tiran'da kucaklaştığında.Bavullarımızla Tiran'ın merkezinde bulunan Taiwan Cafe'de börek (byrek) yedik.
Sonra 1960 ların minibüsleri ile Tiran'dan bizim kalacağımız Vlore'ye doğru sarsıntılı bir yolculuğa başladık.130 km olmasına karşın yol nedeniyle 3,5 saat süren bir yol.
*************
Vlore'ye ulaştığımızda ilk işimiz içinde NEPTUN diye bir elekronik mağazasının olduğu alışveriş merkezindeki Crocodil Pizza'da ilk kaşarlı pizzamızı yemek oldu.Yanında spagetti,salata,patates kızartması...Kıtlıktan mı çıkmıştık???EVEEET:))
************
Eşimin tatilimiz için kiraladığı 1+1 eve 15dk. daha yolumuz olduğundan atladık bir Mersedes marka taksiye(ki burda bütün taksiler Mercedes),eve doğru yola koyulduk.
Eve geldik...Duş aldık...Asla gündüz uykusu uyumayan oğlum da dahil olmak üzere hepimiz uykuya daldık...
Saat Türkiye saati ile 14:00 idi....
********
DEVAM EDECEK.....
yazdıkların beni çok şaşırttı deryacım..nasıl birşey böyle..bizim ülkemiz artık bir avrupa ülkesini aratmayacak konforda..bumuymuş avrupa birliği ülkesi.neyse en azından çok şükür sağ sağlım varmışsınız ama hikayenin devamını merak ettim...
YanıtlaSilŞehnazcım gerçekten de öyle..Tabii ki tüm Yunanistan'ı görmedim ama en önemli yeri sınırdır bence..hani balık baştan kokar derler ya:))
YanıtlaSil